13 Temmuz 2013 Cumartesi

Sakarya Türküsü

 
 
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
 
                                                          N.FAZIL KISAKÜREK
 


15 Haziran 2013 Cumartesi

Eksik Birisi



Eksik birisi,
Belki tespihte bir taş,
Belki gökyüzünde bir yıldız,
Ya da yeryüzünde birisi,
Ama mutlaka eksik birisi.
Belki aşk acısı,
Belki dost yarası,
Ya da hiçbirisi,
Ama mutlaka eksik birisi.
Sessizlik, sensizlik, yalnızlık,
Onlar yerli yerinde,
Ama mutlaka eksik birisi.


                                                                                                      

                                                                Onur KARTAL  






16 Kasım 2012 Cuma

GERÇEĞİM


Yavaş yavaş ve sessizce öleceğim,biliyorum.Geride kalacak tüm o ulaşılamamış hayaller, kavgalar, aşklar, çırpınışlar. Bir başkası dolduracak benim yerimi gittikçe mahvolan şu köhne dünyada. umarım, o benden daha çok sever, daha çok kalbe girer ansızın ve daha çok yaşar. Ama biliyorum onunda yerini dolduracak biri bir gün. Günler günleri öldürecek kıyamete kadar. Ölecek gün kalmadığında dirileceğim tekrar ve yine yaşayacağım. Bu sefer ölme korkusunu yaşamayacağım ve nerde olursam olayım mutlu olacağım. Çünkü tüm saflığıyla gerçeğin elinde nefes almaya başlayacağım. O gerçek ki, benim yegane gerçeğim, varlığım, aşkım, herşeyim. Günleri öldürmeye koşuyorum senin için gerçeğim.

                                                                                                        

9 Ağustos 2012 Perşembe

İspanyol Sinemasının Başyapıtları

Dünya sineması, ‘Hollywood ve diğerleri’ şeklinde ikiye ayrılıyor. Bu, göze batan, görmezden gelemeyeceğimiz bir vakıa. Hollywood filmleri tüm ülkelerde vizyona girer. Hollywood yıldızlarını tüm milletler tanır. Her yerde, gündelik hayat Hollywood imgelerinin tesiri altında biçimlenir… Hollywood’dan kaçamayız. O, kafamızın içindedir. Hayatın, yaşanmaya değer kısımlarının tüm hakları Hollywood’a aittir…
Amerika haricinde hangi ülkelerde iyi filmler çekiliyor? Hangi uluslar güçlü hikayeler anlatabiliyor? Hollywood’dan başka nere var?..
Diyeceğim, dünyada herhangi bir ülkenin yapabileceği en önemli işlerden biri, Amerikan sinemasını aşan nitelikte filmler ortaya koymaktır. Türkiye’nin aksine İspanya bunu başarıyor. İlk ağızda [üstelik, yaşayan en büyük yönetmenlerden Alex De La Iglesia’nın adını bile anmadan] size gerilim türünden üç örnek verebilirim.
EL METODO: Madrid’de Dünya Bankası ve IMF karşıtı protestolar sürmektedir. Bir holdingde üst düzeyde bir pozisyon için müracaat etmiş kişiler bir odaya toplanmışlardır. İçlerinden biri işe alınacak, diğerleri yollanacak. Fakat bu eleme işlemi ironik, kuşkulandırıcı ve giderek dehşetengiz bir havaya bürünür. Finalde mutlu bir şampiyon görmek mümkün olacak mıdır?
MIENTRAS DUERMES: Psikopat rollerindeki olağanüstü başarısıyla hepimizin gönlünde taht kuran Luis Tosar, bu filmde Cesar adlı bir apartman görevlisi kisvesine bürünmüş. Cesar, gün içinde tradisyonel bir hürmet abidesi, ruhunun güzelliği gözlerinde yansıyan bir Anadolu çocuğu, tevekkül ve tevazu timsaliyken, geceleri şeytanın ikizine dönüşmektedir. Çalıştığı apartman onun hakimiyet alanı, av sahasıdır. Cesar, mezarı boylasa da rahat etsektir…
PALABRAS ENCADENADAS: Yaz sıcağında çok sıkılıp bunaldıysanız, artık biraz da gerilmek istiyorsanız, bu başyapıtı deneyin. Ramon Diaz bir seri katil mi, değil mi? Bizimle kafa mı buluyor? Yakalayıp bağladığı ve birazdan doğrayacağı zarif kadın gerçekte kim? Ramon’un edebi kişiliği ile cani kimliği birbiriyle örtüşüyor mu? Polis, Ramon karşısında niye anaokulu öğrencisi gibi şaşkın bakıyor? Ramon bize 19. yüzyıl İngiliz edebiyatını tanıtma kisvesi altında ceset sevgisi aşılayıp cinayet tekniği mi öğretiyor?

El Metodo
Yön.: Marcelo Piñeyro
Sen.: Jordi Galceran
Oyn.: Eduardo Noriega, Najwa Nimri
Yapım: İspanya, 2003

Mientras Duermes
Yön.: Jaume Balagueró
Sen.: Alberto Marini
Oyn.: Luis Tosar, Marta Etura, Alberto San Juan
Yapım: İspanya 2011

Palabras Encadenadas
Yön.: Laura Mana
Sen.: Fernando de Felipe, Jordi Galceran
Oyn.: Darío Grandinetti, Goya Toledo
Yapım: İspanya, 2003

24 Temmuz 2012 Salı

İnsan Beynini Etkileyen 10 Roman

Bilim dünyası insan beynini farklı bir biçimde etkileyen on romanı belirledi.  
Edebiyatın‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını belirledi.
Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.
Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin bilgiler veriyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren on romanı da tespit etmişler. Listede Tolstoy’un Anna Karenina veya Virginia Woolf’un Bayan Dalloway’ın yanı sıra Muhsin Hamid’in 2007 yılında yazdığı ‘The Reluctant Fundamentalist / Gönülsüz Köktendinci’ isimli romanı da yer alıyor.
    Listede yer alan romanlar şöyle;
  Johann von Goethe / Genç Werther’in Acıları (1787)
  Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
  Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
  Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
  George Eliot / Middlemarch (1870)
  Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877) 
  Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
  Toni Morrison / Sevgili (1987) 
  J.M. Coetzee / Utanç (1999) 
  Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)

8 Temmuz 2012 Pazar

Ermitaj Müzesi



Dünyanın en büyük müzesi Ermitaj müzesi dünya sanatının incilerinin sergilendiği Rusya’nın en iyi, dünyanın ise en seçkin müzelerinden biridir. Ermitaj kelimesi Fransızca olup, inziva yeri anlamına gelir. Dünyanın en geniş koleksiyonuna (üç milyonun üzerinde parça) sahip olma unvanı bulunan müze, 1764 yılında II.Katerina'nın Berlin'den 225 parçalık resim koleksiyonunu getirtmesiyle kurulmuştur. Ardından, saray için yurtdışından devamlı tablo alımları gerçekleştirilmiştir. Özellikle, Almanya, Fransa ve İngiltere deki birçok kontun özel koleksiyonları satın alınmıştır. Tabloların yanı sıra, resimler, gravürler, antik çağ eserleri, heykeller, Batı Avrupa dekoratif ve uygulamalı sanat eserleri, silahlar, sikkeler, madalyalar, arkeolojik eserler ve kitaplar Ermitaj'da toplanmaya başlanmıştır. Günümüzde ise müzenin koleksiyonunda antik Mısır döneminden XX. yüzyıl başları Avrupa dönemine kadar dünya sanatının en güzel eserleri sergilenmektedir. Bu koleksiyonlar oldukça büyük ve ilgi çekicidir. Uzun yıllar sadece Çariçe ve yakınlarının görme imkânına sahip olduğu bu şaheserler için, II. Katerina’nın mektupları arasında rastlanan şu itiraf çok dikkat çekicidir: "Bütün bu güzelliklerin keyfini çıkartabilen yalnızca fareler ve ben..."Koleksiyonlar, XIX. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen Yeni Ermitaj binasına taşınarak, 1852 yılında halka da açılmıştır. 1866 yılında ise Ermitaj'ı gezmek için gereken birçok formalite kaldırılmıştır.

5 Temmuz 2012 Perşembe

MONA ROZA




Bir Avuç Deniz


En iyi yabancı film ödülü aldı
"Bir Avuç Deniz" filmi; Kanada Toronto'da Female Eye Film Festivali'nde "En İyi Yabancı Film" ödülünü kazandı.
AMERİKA VE KANADA'DA GÖSTERİLECEK

Birçok filmin katıldığı yarışmada, Leyla Yılmaz'ın yazıp yönettiği "Bir Avuç Deniz"; "İnsandaki bencillik ve kötülüğü, evrensel ve politik bir dille ve kadın gözüyle yansıttığı için" ödüle layık bulundu. "Bir Avuç Deniz", yakında Amerika ve Kanada'da gösterime girecek. "Bir Avuç Deniz", geçen ay New Jersey'de yapılan bağımsız filmler festivali Lighthouse International Film Festivali'nde de izleyici ödülü dalında "En İyi Film Ödülü"nü almıştı. 
"Bir Avuç Deniz" filminin başrol oyuncuları Berrak Tüzünataç ve Engin Altan Düzyatan da; filmdeki performanslarıyla geçtiğimiz yıl New York ve Los Angeles'ta düzenlenen festivallerde "En İyi Kadın Oyuncu" ve "En İyi Erkek Oyuncu" dallarında ödül almışlardı.



17 Haziran 2012 Pazar

Dünya Atasözleri

Emekli Derleme Müdürü M. Türker Acaroğlu’nun Dünya Atasözleri adlı kitabında, 155 millet ve dilden, 16 binden fazla atasözü yer alıyor. Kaya Yayınları’nın neşrettiği kitabın takriben binde birini buraya aktarıyorum: Seyahatin önündeki en büyük engel, kapının eşiğidir. [Boşnak]
Ispanak, midenin süpürgesidir. [Fransız]
Şöhretin her türlüsü beladır: İyisi kıskançlığa, kötüsü utanca sebep olur. [İngiliz]
Nehirler tersine aksa, geçen zaman geri gelmez. [Kızılderili]
Beğenilmek, sevilmekten daha çok hoşa gider. [Afrika]
Taç, baş ağrısını dindirmez. [Alman]
Odunu kendi kesen, iki kere ısınır. [Amerikan]
Yerinde sövmek ibadettir. [Arap]
Arkadaşın varsa, aynaya gerek yok. [Malezya]
Kapalı ağza sinek girmez. [Arjantin]
Edebiyatçılar alıngan olur. [Latin]
Dalkavuk, kılık değiştirmiş düşmandır. [Macar]
Kötülük için usta gerekmez. [Polonya]
Her yerde, Portekiz’de bile aptallar akıllılardan çoktur. [Portekiz]
Çok bilen sevilir. Daha çok bilen sevilmez. [Rus]
İşsiz papaz keçiyi vaftiz eder. [Sırp]
Hasta değilsen bile hekime saygı göster. [Musevi]
Başkana oy veren, onunla yönetemez. [Zulu]